15 Şubat 2015 Pazar

İNTİKAM YEMEĞİ

      İntikam, bastırılması  ve geçip gitmesi  en güç duygulardan biridir... sert ve istikrarlıdır... soğuması için ancak kendi adaletini sağlaması gerekir.                               
      İntikam, heves gibi geçici ve uçucu bir hissediş biçimidir sadece... o meşhur intikam yemekleri soğuduğunda geride  sadece ısınmış bir bağışlama duygusu hisseder insan, ardına bile bakmadan kalktığı o sofradan....                                           
      Öfke ve intikam çemberinin ağına düşmüş ve yapılanın bedelini ödetmekten başka hiçbir şey düşünmeyecek kadar öç adrenalinden dolayı şuurunu yitirenler için intikam yemeğinin soğuk yenmesi gerektiği hiç de boşyere önerilmemistir. Bana göre kulak verilmesi gereken bir tavsiyedir bu...                                                       
      Öç alma ateşiyle cayır cayır yanan birinin sert hesaplaşmalara girişmemesi ve mümkünse bu ateşli yemeğin,  soğumaya terk edilmesi önerisinin altında sadece etkili bir intikam stratejisi üretmek için zaman kazanmak amacı yoktur. Bence bu söz tamamen öfkeli duyguların soğumasını bekleyerek affetmek ihtimalinin ortaya çıkmasını sağlamak için söylenmiştir. 
      İntikam heves gibi geçicidir. Öldürücü olan tek yanıysa geçtikten sonra, ardından bıraktığı onarılmaz hasardır. Bu hevesin yerini bir süre sonra pişmanlıklar alacaktır.. 
      Öfke soğumaya basladıkça, intikam ateşi küle dönüşmeye başlar. Affetmeyi, hoş görmeyi ve olanları unutmayı daha etkili  bir intikam şekli olarak kabul eder insan bir süre sonra.        
      Bağışlamak şüphesizki intikamın en zekicesidir!        

18 Ocak 2015 Pazar

YAŞAM....

   
      Hayatta hiç isyan etmeyin. Öncelikle şunu kabul edin, hayat adil değil. Hiçbirimiz, hiçbir canlı eşit yaratılmadı. Başımıza gelenler de eşit değil. Önce hayatın adil olmadığını kabul etmeliyiz. İşine akıl erdirebildiğiniz bir tanrı, tanrı değildir.                                                              
     Guguk kuşu  filminde Jack Nicholson akıl hastanesinde çok ağır bir mermer havuzu kaldırabileceğine dair diğer hastalarla iddiaya girer. Yüklenir ve havuzu kaldırmaya çalışır, "Ben en azından denedim" . Siz gerçekten denediniz mi? Yoksa pencereden hayatımı seyrediyorsunuz? Hayata windows 98'den, sony 72 ekrandan mı bakıyorsunuz? Oysa hayat hepimizin avuclarının içinde, kiminin nasır tutmuş parmaklarında,kiminin boyanmış ellerinde, kiminin gömleğindeki ter kokusunda, ama hayat her zaman avuçlarımızın içinde. Nasıl istersek, neye karar verirsek hayat orada var. Güneş, her sabah yeniden doğuyor, gün her şafakta nice umutlara gebe şekilde ağarıyor ve siz; eğer isterseniz hayatı  bir ucundan yakalama şansına sahipsiniz. Yeterki gülümseyin. Yeterki bu gün benim günüm diyerek kalkın yatağınızdan.....

16 Ocak 2015 Cuma

BİZ KİRPİLER :)

                                                   
     Eski zamanlarda bir kış zorlu geçmeye baslamış. Soğuktan bütun hayvanlar etkilenip, büyük kayıp vermişler ama en cok kayıp veren kirpilermiş. Onların kalın kürkleri olmadığından çok üşüyorlarmış. Kendilerini sıcak tutacak dikenlerinden başka birşeyleri yokmuş. Dikenleri de soğuktan koruyamıyormuş. Buna çare bulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm aramaya baslamışlar. Sonunda karar verilmiş; gece olunca tüm kirpilerin biraraya toplanıp birbirlerine yakın durarak geceyi gecireceklermiş. Böylece kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak, aralarındaki hava sirkülasyonunu da önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış. İlk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını fark etmişler ama başka bir sorun ortaya çıkmış. Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaşınca birbirlerine dikenleri batıp, yaralanmışlar. Daha sonraki gece, yaralanma korkusundan birbirlerinden daha uzak durmuslar. Bu yüzdende bazıları yine donarak ölmüş. Ancak her gece buna devam ederek deneye yanıla, birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler.                                        
     Ne dersiniz, bir gun biz de bu dengeyi yakalayabilir miyiz?                    

GERÇEK DOSTUN ŞARKISI..


    Bir Afrika kabilesinde, hamile kalan kadınlar arkadaşlarını toplayıp doğaya gider ve doğacak çocuğun şarkısını duyana dek meditasyon yapıp dua ederler. Bu kabileye göre her ruhun kendine öz ses vibrasyonları  vardır. Kadınlar bu seslere kulak verdiklerinde,  hep birlikte yüksek sesle seslendirirler. Sonra da  kabileye dönüp şarkıyı herkese öğretirler. Çocuk doğdugunda tüm kabile toplanarak ona şarkısını söyler. Çocuğun sonraki önemli dönemlerinde, aynı şarkı okunur. Bu şarkı farklı zamanlarda da söylenir. Bir suç işlendiğinde kabile toplanır ve ona şarkısını söyler. Çünkü bu kabileye göre antisosyal davranışlar ceza ile düzeltilemez. Sevgiyle ve kimliğin hatırlanmasıyla çözülebilir. Kendi şarkını duyduğun zaman bir başkasına zarar verecek davranışlarında bulunma isteğine ihtiyaç kalmaz. Ölüm döşeğinde de aynı şarkı söylenir. Aslında hepimizin içinde bir şarkı olduğunu biliriz ve sevdiklerimizin zor zamanlarımızda bunu fark etmelerini ve bize söylemeye yardımcı olmalarını arzu ederiz. Gerçek dost senin şarkını duyan ve ihtiyacın olduğunda sana tekrarlayandır..




KÜPE ÇİÇEĞİ (Fuchsia)




Merhaba Küpe Çiçeğim :)


 Hoşgeldin :)